top of page
Yazarın fotoğrafıtuncay Çalışkan

Evcil Hayvanlar İle İlgili Temel Bilgiler


Ülkemizde son yıllarda büyük başarılar ile yürütülen “SATIN ALMA SAHİPLEN”, “CANDOSTUM”, “SAHİP ÇIKALIM” projelerinin ardından evcil hayvan sahiplenmeleri de büyük oranda artmış görülüyor.

Evimizi, ailemizi, kısacası hayatımızı paylaştığımız dostlarımızın bizim kültürümüze dahil olabilmeleri Avrupa’dan yüzyıllar sonra ancak mümkün olmuştur. Yani evcil hayvanlar ile hayat geçirmek bizler için çok yeni bir olgu. Bu nedenle, evcil hayvan besleyenler dışında kalan kesim genel olarak kulaktan dolma bilgiler veya şehir efsaneleri dışında maalesef herhangi bir bilgiye vakıf değil.

Bu yazımızda, bir evcil hayvan sahibi olmak veya evinde bakamasa dahi sokaktaki dostlarımızı beslemek isteyenler için en temel bilgileri paylaşacağız.

  1. Evcil hayvanlar hediye edilecek süs eşyası ya da oyuncak değildir:

Sosyal medya platformlarında yurt dışı kaynaklı oldukça fazla izlediğimiz videolardan biri de, bir dost sahibi olmak için can atan çocuklarına, evcil dostunu kaybetmiş yakınlarına veya yaşlı ebeveynlerine doğum günü hediyesi olarak verilen hayvanlardır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Avrupa’da kedi ve köpek ile yaşam yüzyıllardan beridir devam eden bir hayat biçimi. Bu nedenle insanlar onları ailenin tam olarak bir bireyi görürler. Biyolojik çocuklarının her türlü ihtiyaçlarını nasıl karşılıyorsa, kedi veya köpekleri için de aynı şey geçerlidir. Hiçbir veteriner kontrollerini, rutin aşılarını aksatmaz, toplu taşıma kullanabildikleri ve neredeyse tüm mekanlara girebildikleri için, çocukları gibi kedi ve köpeklerini de gittikleri yerlere götürürler. Nasıl ki çocukların sosyalleşip arkadaş edinme ihtiyaçları varsa, özellikle köpeklerin de bu ihtiyaca sahip olduklarını bildiklerinden onları da her gün yürüyüşe çıkartıp parka götürürler. Kısacası bir hayvanın sorumluluğunu insandan ayırmadıkları için hediye olarak verilen hayvanların da sokağa atılmayacağını ve imkanlar doğrultusunda en iyi şekilde bakılacağını bilirler. Ancak ülkemizde hayvan bakımı ile ilgili bilgi ve sorumluluğa sahip insanların oranı çok düşük olduğu ve çok kolay vazgeçilen canlılar olduğu için heves veya sürpriz olarak alındıklarında maalesef iyi bir hayat sürme olasılıkları da çok düşük oluyor.

  1. Kediler ve köpekler tüy dökerler:

Kedi ve köpekler genel anlamda 2 tüy yapısına sahiptir. Daha basit bir anlatımla, sıcak havalarda ince tüyleri, soğuk havalarda kalın tüyleri çıkar. Bu nedenle senede 2 kez mutlaka yoğun bir tüy dökümü yaşanır.

Ancak bunun dışında kaliteli beslenememe (kalite sadece pahalı anlamına gelmemektedir. Zira pahalı olan her mama, dostunuzun bünyesine uygun demek değildir. Bunu gözlemleyerek anlamanız gerekmektedir.), vitamin/mineral eksikliği, alerjik durumlar ve stres gibi bazı sebeplerle de tüy dökebilirler.

Yukarıdaki hususlardan bağımsız olarak günlük yürüyüşlerinizde ayıracağınız 5 dk düzenli tarama/fırçalama ile tüy dökümünü azaltabilir, ya da tüylerin büyük kısmının dışarıda atılmasını sağlayabilirsiniz.

  1. Yavru kedi ve köpekler çiş yapar:

Yine ülkemizde bir evcil hayvan sahibi olurken (petshoplarda hayvan satışı yapılabildiği dönemlerde özellikle) köpekler için bir çiş pedi ve çiş alıştırma damlası verilerek nasıl kullanacağınız anlatılır. Damlayı pede damlatırsınız ve yavrunuz o kokuya giderek pede tuvaletini yapar. Ancak durum tam olarak böyle gelişmeyebilir. Nasıl ki biyolojik çocuklarımızın bez alışkanlığını kaldırmaya çalışırken onları eğitiriz “çiş var de”, “anne çiş” de diye; köpeklerin de ped alışkanlığı edinmesi için eğitilmesi gerekir. Konuşamadıkları için maalesef size bu bilgiyi veremezler. Burada görev size düşüyor. Yerleri kokmaya başladığında büyük ihtimalle çişi gelmiştir ve kendisi gitmeye alışana kadar sizin onu pede götürmeniz gerekebilir ve bu sürecin ne kadar süreceği sizin eğitim şeklinize ve sabrınıza bağlıdır. Aşıları tamamlanana kadar dışarı çıkarmamanız gereken yavru köpeğiniz, pede alıştıktan sonra da, pedi bırakıp dışarıya alışması için de aynı eğitim ve sabır gerekmektedir.

Kediler bu anlamda köpeklerden daha kolay eğitilirler. Anne yanında büyüyen yavru kediler tuvalet kullanmayı annelerinde öğrenirler. İç güdüsel olarak rakiplerine iz bırakmamak için idrar ve dışkıyı kapatır. Ancak yine de kullanacağınız kedi tuvaletinin yerini öğrenebilmesi için onu da birkaç kez sizin götürmeniz gerekebilir.

  1. Yavru kedi/köpekleriniz büyürken kurallar beyinlerine yüklenmez:

Hollywood filmlerinin pek çoğunda başrol oyuncusu olan köpeklerin maceralarını hepimiz severek izliyoruz. Ya da sosyal medyadaki akıllı köpeklerin becerilerini. Ancak bırakın tüm bu kabiliyetleri, evinizdeki eşyaları kemirmemeyi, tırmalamamayı, gereksiz havlamamayı, misafirinizin üstüne çıkmamayı, kısacası sizinle bir hayatı yaşarken yapması ve yapmaması gereken şeyleri bilmezler. Tıpkı çocuklarınıza yemek yemeyi, başkasının yanında nasıl davranması gerektiğini ve hatta konuşmayı öğrettiğiniz gibi, evinizdeki evcil dostunuza da A’dan Z’ye her şeyi sizin öğretmeniz gerekir. “OTUR” ya da “YERİNE” dediğiniz köpeğiniz hiçbir şey yapmadan yüzünüze boş boş bakıyor mu? Bu kelimelerin ne anlama geldiğini bilmediği için olabilir mi? Arkadaşımın köpeği otur deyince oturuyor ama derken, o arkadaşınızın eğitim için nasıl zaman harcadığını ve emek verdiğini bilmeniz gerekir.

  1. Köpekler kemik yemezler:

Çizgi filmlerde görmeye alışkın olduğumuz, köpeklerin önüne yiyecek olarak kemik atılması çizgi filmlere özgü bir durumdur. Kemiklerin karın doyurmak dışında hiçbir besleyiciliği yoktur. Çocuklarınızı sabah akşam bir parça kuru ekmek vererek beslediğinizi düşünün. Karınları doyar ama asla yeterli beslenemez, bu nedenle de pek çok sağlık sorunu yaşamaya başlarlar. Kemik de köpekler için aynı şeydir. Ancak ülkemizde sokak hayvanlarını kısırlaştırma yönündeki çalışmalar oldukça yetersi z kaldığından, hayvan korumacılar da yeterli ekonomik duruma sahip olmadığından, mecburen aç kalmalarındansa en azından karınları doysun mantığı ile kemik beslemesi yapmak zorunda kalıyorlar. Peki hiç mi kemik vermeyeceğiz. Köpeğinizin boyutuna göre, yemekte ve kırmakta zorluk yaşayacağı büyüklükte iyice yıkanmış, çiğ ve mümkünse ilikli kemiği, ayda 1 kez olmak koşulu ile diş taşlarının temizlenmesi için kullanabilirsiniz. Ancak özellikle iş yerlerinde koruma amaçlı bakılan köpeklerin, ilikli kemik suyuna ekmek doğranarak yapılan beslenme şekli uzun vadede sağlıklı değildir.

  1. Sokak hayvanları bozulmuş, çürümüş ev yemekleri yemezler:

Neredeyse her gün pek çok çöp kutusunun yanında, bozulan artık ev yemeklerinin dökülmüş olduğunu görürüz. Dinimizde ve kültürümüzde yemek dökmenin günah olduğunu biliyoruz. Bu nedenle de dökmüş olmamak ve “sokak hayvanlarını besliyorum” diyebilmek adına biraz da vicdanımızı okşamak için yaptığımız bu hareket çevre kirliliği ve bakterilerin kol gezmesi dışında bir işe yaramıyor. Hiçbir canlı bozulmuş yemek yemez ve sokakta yaşıyor olmaları da bunu değiştirmez.

  1. Barınaklar, para ödemeden cins kedi ve köpek yavrularını alabileceğiniz yerler değildir.

Her ilçede bulunması gereken hayvan rehabilitasyon merkezlerinin esas görevi, sokakta yaşayan hayvanları aşılamak ve kısırlaştırarak alındıkları yere bırakmaktır. Yani sokaklarımızda yaşayan hayvanların sağlıklı ve güvenli bir şekilde, kontrolsüz büyümenin önüne geçerek bizlerle olmasını sağlamaktır. Ancak maalesef sahipleri tarafından terk edilen hayvanları da gönüllülerle koordineli bir şekilde yeni bir yuva bulana kadar tutar ve belli bir süre içinde yuva bulamazlarsa aşılayıp kısırlaştırarak salarlar. Ancak bu hayvanlar nadiren 6-8 aylık olup genelde 1 yaşının üstündedir. Yani “şu cins kedi/köpek yavrusu istiyorum ama para vermek istemiyorum” diyeceğiniz yerler değildir; hatta “barınaktan British yavrusu/Golden yavrusu bulabilir miyim” soruları da oldukça sinir bozucudur.

Barınaklarda GERÇEKTEN yuva arayan ve son derece mağdur canlar bulunur ve hevese değil gerçek sevgiye ihtiyaçları vardır.

  1. Kedi/köpek tüyü kist yapmaz:

En bilindik klişedir, “aman dikkat et kedinin tüyü ağzına kaçmasın kist yapar” cümlesi. Hiçbir hayvanın tüyü tek başına kist yapmaz. Kisti oluşturan tüyde bulanan parazit yumurtasıdır. Bu nedenle veteriner hekimleriniz belirli aralıklarla iç parazit ilacı verirler. Bu ilaç parazitlerin önüne geçtiği için hayvanınız sağlıklı olacağı gibi, en çok da sizin sağlığınız için son derece önemlidir.

Söz konusu sokak hayvanları olduğunda da, özellikle çocuklarınız onları sevmeye teşebbüs ettiklerinde “ dokunma, pis o” gibi cümleler kurmak yerine sevmesine izin vermeli, ancak ellerini yüzüne sürmeden önce yıkaması gerektiğini öğretmelisiniz. Zira pislik ve mikrop sadece sokak hayvanlarından bulaşan bir şey olmadığı gibi, gittiğiniz çocuk parklarında, gezdiğiniz AVMlerin özellikle yürüyen merdiven, tuvalet, yemek katındaki masa sandalyeleri gibi pek çok yerde çok daha fazla oranda bulunmaktadır.

  1. Barınaklar pansiyon değildir:

Bir hevesle aldığınız ya da size hediye edilen kedi/köpeğin fazla sorumluluk getirdiğini ve bunu kaldıramayacağınızı mı düşünüyorsunuz? Ya da kendinizce bir nedenden ötürü evcil dostunuzdan vazgeçmeye karar verdiniz. Sokağa atmaya vicdanım elvermiyor, barınağa bırakırız orada bakılır fikri size çok mu sıcak geldi? O halde hayatınızda hiçbir barınakta vakit geçirmemişsiniz.

Barınaklar alttan ısıtması ya da şöminesi olan, her köpeğe bir yatak verilerek sabah akşam önlerine mama konulan ve çalışanların hayvanların başını okşadığı yerler değildir.

En fazla 3 köpeğin kalabileceği kafeslerde 15-20 köpeğin kalmak zorunda kaldığı, bu nüfusa rağmen her tarafı dışkı içinde en çok 2 tahta paletin bulunduğu, 20 köpek için en çok 5 hayvanın doyabileceği kadar mama konan ve yemek yüzünden hayvanların birbiri ile kavga edip yaralandıkları ve hatta öldükleri yerlerdir. Eğer bu sebepten ölmezlerde bile kötü sağlık koşulları yüzünden öleceklerdir. Bu nedenle de orada uzun süre tutulmazlar ve kısırlaştırılıp, küpeleri takılıp dağ başına, ormanlara, yani hayatta kalmalarının mucize olacağı yerlere bırakılırlar.

Kısacası, siz vicdanınız rahat bir şekilde barınağa bıraktığınız hayvanınızdan sonra evinize dönerken, onlar muhtemelen çok fazla yaşamayacaklardır. Hayvanınızda vazgeçecekseniz bile hayvan korumacılardan destek alarak ya da kendiniz ilanlar açarak yeni bir yuva bulma yoluna gitmelisiniz.

  1. Kısırlaştırma ile hiçbir hayvanın nesli tükenmez:

Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada da veteriner hekimler 1 soru üzerinde 2 farklı görüşe sahiptir. Bir taraf, kedi ve köpeklerin 1 kez çiftleştikten sonra kısırlaşması gerektiğini savunurken, diğer taraf ise çiftleşmeden en erken zamanda kısırlaşması gerektiğini savunur. Ancak ortak nokta şudur: Kısırlaştırılmalılar!

Bazı hastalıkların çiftleşme ile bulaştığı hatırlanmalıdır. Viral etkeni taşıyan dişi ve erkeğin çiftleşmeden sonra viral olarak ortaya çıkan tvt etkeni, zamanla vajina ya da peniste tümöre sebep olur.

Ben kedi/köpeğimi çiftleştirmeyeceğim zaten, o yüzden de kısırlaştırmak istemiyorum diyorsanız size yine kötü bir haberimiz var. Bu durum da tümörün önüne geçmiyor maalesef. Üstelik dişilerde yalancı gebelik gibi onlar için oldukça sıkıntılı dönemlere, erkeklerde ise agresyona varan hırçınlıklara sebep olabiliyor.

Kısırlaştırma, hem onların sağlığı ve birlikte geçireceğiniz uzun vadeli bir hayat, hem de psikolojileri için en sağlıklı durumdur.

Ayrıca dişiler için “bir kez anneliği tatsın” kuramı da kendiyle çelişmektedir. Zira annelik hissi için doğurtulan aynı dişi, 6-8 hafta sonunda yavruları verildiği için onlardan ayrılmak zorunda kalıyor. O halde şu soruyu sormak gerekmez mi? Hangi annelik?

  1. Çocuğunuz olduktan sonra hayvanınızdan vazgeçemezsiniz:

Özellikle yeni evli veya henüz çocuk sahibi olmamış çiftler, eğer bu konuda bilgi sahibi değillerse yakınlarının telkinleriyle çocuk sahibi olduktan sonra hayvanlarını terk ederler. Bilgisizliğin bir diğer klişesi “çocuk olan evde hayvan olmaz” lafı karşımıza çıkar bu kez. En büyük sav da yine kıl, tüy ve kist konusudur ki, az önce bu konuya değinmiştik.

Çocukların gerek zihinsel gelişimleri, gerek sağlıkları, gerekse kişiliklerinin şekillenmesi konusunda bir evcil hayvan ile büyümenin hiçbir zararı olmadığı gibi onlarca yararını anlatan binlerce makale bulunmaktadır. Korkmayın! Araştırın!

0 görüntüleme0 yorum

Commentaires


Yazı: Blog2_Post
bottom of page